Aile Psikolojik Sağlamlık
Psikolojik sağlamlık kavramının bireysellik düzeyinin ötesine geçerek ekolojik ve aile sistemi perspektifi kullanılarak aile süreçleri ve dinamikleri üzerinde nasıl bir etki yaratacağının merak konusu olması ile ortaya çıkan (Vesely, Letiecq & Goodman, 2017) “Aile sağlamlık” kavramı “işlevsel bir birim olarak ailenin başa çıkma ve uyum süreçleri” olarak tanımlanmaktadır (Walsh, 2015). Bireysel düzeydeki psikolojik sağlamlık kavramına benzer olarak aile odaklı psikolojik sağlamlık, ailelerin zorlu yaşam deneyimleri ile karşılaştıklarında verdiği tepkiler, baş etme mekanizmaları ve uyum yeteneklerinin bütünü olarak değerlendirilir. Walsh (2015)’a göre eğer bir stres faktörü ile karşılaşmadan önce aile içi süreçler iyi işliyor ise, muhtemel risk ile karşılaştıklarında da dengeli ve sağlıklı aile işleyişine doğru bir ilerleme olması muhtemeldir ancak risk faktörü ile karşılaşmadan önce aile işleyişi uyumsuz ise, muhtemel risk ile karşılaşıldığında olumsuz sonuçlar alınacaktır. Bu çerçevede belgesiz göçmen ve sığınmacı aileler göz önünde bulundurulduğunda, yoksulluk, yasal statü eksikliği, sınır dışı edilme korkusu, kayıp, yas, göç öncesi ve sonrası muhtemel travma varlığı, kötü barınma ve çalışma koşulları gibi çoklu risk faktörleri ile her an karşı karşıya kaldıkları ve tüm bu olumsuzlukların bu grupların aile kaynaklarını tükettiği ve aile dengelerine zarar verdiği söylenebilir (Goodman, Vesely, Letiecq ve Cleaveland, 2017; Grzywacz ve ark., 2010; Letiecq, Grzywacz, Gray ve Eudave, 2014). Aile temelli sağlamlığın geliştirilmesi ile yüksek risk grubunda bulunan bu ailelerin karşılaştıkları zorluklara karşı daha sağlam hale getirilmesi mümkün olacağına dair kanıtların bulunması umut vericidir (Walsh, 2015).
Sosyokültürel ve gelişimsel bakış açısından aile sağlamlığı: Ailenin başa çıkma becerileri, Uyumlanma ve Sağlamlık
Aile sağlamlık yaklaşımı, aileyi çok kuşaklı yaşam döngüsü boyunca gelişen ve açık bir sistem olarak gören ekolojik ve gelişimsel bakış açısını birleştirerek aileyi geniş sosyokültürel bir bağlamda değerlendiren aile sistemleri teorisine dayanmaktadır (Walsh, 1996; Carter & McGoldrick, 1998; Falicov, 1995). Risk ve dayanıklılık kavramları bireylerin, ailelerin ve sosyal çevrenin çoklu bakış açısı ile değerlendirilir (Southwick, Litz, Charney & Friedman, 2011). Biyopsikososyal yönelim ve hassasiyet- stres modeli rehberliğinde, problemlerin, stresli yaşam deneyimleri ve sosyal durumların olumsuz etkileri sonucunda, bireylerin ve ailenin etkileşimli olarak savunmasız kaldığı durumlarda oluştuğu varsayılır ve problem hastalıktan kaynaklı biyolojik bir nedene bağlı olabileceği gibi, ayrımcılık ve trajik kayıp gibi sosyokültürel ve psikolojik kökenli olabileceği savunulur (Boss, 2001; McCubbin & Patterson, 1983). Yaşanan ailesel sıkıntılar ise bağlantılı olarak stresli durumlarla başa çıkmak için uygulanan girişimlerin tekrarlı olarak olumsuz sonuçlanması ile ilişkilendirilebilir (Walsh, 2002). Çok boyutlu ve bütünsel yaklaşım çeşitli bağlamlara gönderme yapar, kriz durumunun ortak özelliklerini tanımlar ve ayrıca her ailenin kendi eşsiz bakış açısını, kaynaklarını ve hayat koşullarını göz önünde bulundurur (Southwick, Litz, Charney ve Friedman, 2011). Aile sağlamlığını anlamak ve desteklemek adına gelişimsel bakış açısı da ayrıca önem taşır. Aile sistemlerine etki eden risk ve sağlamlık faktörlerinin de diğer sistemler gibi zaman içerisinde ortaya çıkabilecek zorluklarla değişime uğraması muhtemeldir. Bir yaşam krizi veya kalıcı risk, ailedeki bireylerin ilişkilerini dalgalandırarak aile sistemini bozabilir. Buna karşılık, aile sisteminin olumsuzluklarla uğraşması, başa çıkma ve uyumlanma becerileri için geliştiricidir ve hayati önem taşır (Walsh, 2002). Aile yıkıcı ve tehdit edici bir stres faktörü ile karşılaştığında, hemen sonrasında yaşadığı şok ve korku ile nasıl baş ettiği, etkin organizasyon becerilerine sahip olup olmadığı, olumsuz durumu deneyimledikten sonraki kazanımlarını hayatına dahil edip etmediği gibi durumlar ailedeki bireylerin ve onların arasındaki ilişkilerin uyumlanmasını etkileyecektir. Nihayetinde, aile dayanıklılığı zaman içerisinde çeşitli uyumlanma yolaklarına sahip bir mekanizma olarak karşımıza çıkacaktır (McCubbin, McCubbin, McCubbin, & Futrell, 1998; McCubbin, McCubbin, Thompson & Fromer, 1998).
Toplumsal bakışla aile sağlamlığı
Ekolojik ve gelişimsel yaklaşımlardan farklı olarak, son dönem çalışmalarda toplum yerleşimli, ekosistemsel ve topluluk odaklı yaklaşımların teori geliştirmede ve pratikte, bireylerin ve ailenin refahını açıklamada ve desteklemede geleneksel yöntemlere göre muhtemelen daha uyumlu, destekleyici ve kültürel ve bağlamsal olarak daha duyarlı olacağı öne sürülmektedir (Epstein, 2013 ; Minkler ve Wallerstein, 2008). Bu yaklaşım mevcut dayanıklılık modellerinin ademi merkeziyet kavramını (Ungar, 2011) ya da bireylerin ve ailelerin yaşamlarında olan toplumsal ve yapısal güçleri göz ardı ederek başarısız olduğunu savunur (Vesely, Letiecq & Goodman, 2017). Travma ve stres, ayrımcılık ve organizasyonel ihanet gibi kavramlarla ekosistemik çerçevede incelenir (Letiecq ve diğerleri, 2014), bu tarz deneyimleri yaşayan ailelerin benzersiz yönleri ve kavramların yapısal-politik güçler ile ilişkisi araştırılır (Vesely, Letiecq & Goodman, 2017).