Kendi Olmak Üzerine
Kendi Olmak Üzerine

Yeterince izin verebilirsek kendimize bir ötekilerle kendimizi berraklaştırır ve iyileşmeye başlayabiliriz. Ancak öyle güçlü kalkanlar ve savunmalarla yolumuza devam etmek zorunda kaldık ki, şu an ki hayatımızda kalkanlarımızı çıkarıp yolumuza nasıl devam edeceğimizi bilemez olduk ve hatta kalkansız bir yaşam fikrini bile zihnimizde tasarlayamaz olduk.

Buna dış dünyada izin vermedi. Herkes maskeliydi ve maskeli bir baloda maskesiz dolaşmak ne kadar tuhafsa bizlerde duygu dünyalarımızı maskelerin ardına saklayarak gizledik kendimizi, tuhaf görünmemek adına. Oysa maskelerin ardında kocaman gülümsemeleriyle acı çeken insanlardık, yaralarımızı iyileştirmeye çalışan. İçimizden geldiğince, suçluluk duymadan kendimizi ortaya koyabildiğimiz, saçma, absürd, komik bile olsa tüm şapşallıklarımızla kendimiz olabildiğimiz bir dünya neden var olmasın?

Kurallar, değerler, inanışlar, erdemler, geleneksel yaşantıların olmadığı bir dünyadan tabiki bahsetmiyorum. Her birimiz içerisinde bulunduğumuz bir takım kültürel, dini ve sosyolojik çevrenin ürünlerini içimizde barındırıyoruz. Bence bu cümle çok önemliydi: “O çevrenin ürünlerini içimizde barındırıyoruz.” – Ancak bu tam anlamıyla o ürünün kendisi olduğumuz anlamına gelmez. O çizgilerin üzerine hiç basmadan, yalnızca o kalıplarla hareket edeceğimiz anlamına gelmez. Yamalı bohça misali her birinden bir parça toplayıp ekleyerek kendi zikzaklarımızı çizdiğimiz bir dünya neden var olmasın?