Telaş Etmek Üzerine
Telaş Etmek Üzerine

Bir ayaklandı mı hep koşmak ister insan. Bazılarını tenzih ediyorum buradan çünkü onlar korkutulmuş ve adım atmaya cesaret bulamamış olanlardır.

Kaybetmekten korkan insan diken üstünde her an tetikte, telaşlı bir halde elindekine sahip çıkmaya çalışır. Kaybetmek öyle sancılıdır ki onun için bir türlü bırakmak istemez. Bırakmadıkça daha da hapsolur sahip çıkmaya çalıştığı şeye. Görünmez bir hapishane kurar kaybetmek istemediği nesnesi çevresine. Elindekini bir kez kaybettiğinde hemen bir ötekine tutunmak ister, bu onun hayatta kalabilmek için bildiği tek yoldur.

İçinde taşıdığı bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen bir korkudur. Kaybettiğinde karşılaşacağı şey derin bir yalnızlıktır. Delicesine korktuğu, uzaklaşmaya çalıştığı ve yüzleşmek istemediği şey tek başınalığı, bazen de kimsesizliğidir. Dünya üzerinde tek başına kalmış hissetmek öyle yaralar ki onu, bununla yüzleşmemek içindir tüm telaşı. Koşuşturmacası, daldan dala atlayışı…

Bir gün cesaret edebildiğinde yalnızlığı ile tanışmaya işte o gün kendini yalnızlığın berraklığına bırakıp varoluşuna ulaşabilecektir. Bu fırsatı kendine tanımak suyu biraz soğuk olan denize girmeye benzer. Ayaklarını kumsaldan suya daldırabildiğinde ve sonra adım adım suyun içine girerken bedeninin kademeli ıslanmasına izin verdiğinde alışacaktır suyun ısısına. Her ıslanışta biraz daha ürperecek ancak ardından tekrar tekrar alışacaktır.